“Sevmek eskidenmiş güzelim
Sanki yıllar öncesinde kalan aşkımız bir masalmış bir tanem
Düş yerine gerçekmiş yaşanan
Yarınlar bizim için geç artık
Çok geç artık sana dönmek
Hani giderken bana demiştin ya sen
Yolcu yolunda gerek…
Yolcu yolunda gerek…”
Ne kadar anlamlı ve özel satırlar değil mi?
Her birimizi uzak diyarlara götüren; müziğin eşliğinde, kâh güldüren, kâh ağlatan…
…ama ne olursa olsun, yaşanmışlık barındıran, gerçeklere ayna tutan satırlar bunlar…
Ben çok severim bu şarkıyı dinlemeyi, hatta her dinlediğimde eşlik ederim. Yer, zaman, hiç önemli değil…
Gözlerimi kapar üç dakika da olsa kendimi şarkının kollarına bırakmaya bayılırım…
Bağıra bağıra şarkı söylemek kadar güzel bir duygu yok!
Benim için o dakika, o saniye, o kadar kıymetli olur ki o günün tüm yorgunluğunu atarım, çünkü o dakika hiç bir şey düşünmem…
“Anı yaşamak” derler ya, ben o dakika anı yaşarım…
Hep ertelediğimiz anı…
Hayatımız o kadar yoğun ki, bazen zaman mı geçiyor yoksa biz mi zamanın geçmesi için onu arkadan ittiriyoruz inanın hiç anlamıyorum.
“Göz açıp kapayıncaya kadar” dedikleri cümleye sonuna kadar katılıyorum…
Bu kadar hızlı geçen zamandan çoğu zaman da yakınıyoruz, “nasıl oldu anlamadım birde baktım ki gözaltlarımda çizgiler oluşmuş” ya da “aman arkadaşım çocuklar hangi ara büyüdü” gibi yüzlerce örneği ile her geçen gün karşılaşıyoruz.
Geçen zamanı da eskiden oynadığımız “ip çekme” oyununda ki gibi “haydi tutun ucundan geri çekiyoruz” deme lüksüne maalesef sahip değiliz…
Ne acı değil mi?
Bir baba eşinin doğumuna şahit olamıyor, bir anne çocuğunun okuma bayramını kutlayamıyor. Başka bir tarafta kardeş ablasının doğum gününde gülen yüzüne bir tebessüm daha ekleme şansını yakalayamıyor…Peki, neden bu kadar yoğunuz?
Neden hiçbir zaman hiçbir şeye vakti zamanında yetişemiyoruz?
Çünkü emek peşindeyiz, emeğe karşılık olan paranın peşindeyiz…
Çünkü biz doymuyoruz!
Geriye dönüp baktığımızda ise hayat bizden; harcadığımızdan fazlasını alıp gitmiş oluyor!
En önemlisi ise -sevgi, sevgi, sevgi- diye bağırdığımız halde “yaptım ama yetmedi” dediğimiz halde, o görünmez mutluluğu, karşılığında hiçbir bedel ödemediğimiz mutluluğu almak için bile çaba harcamıyoruz.
Ve sonra gelip “aşkımız, sevgimiz bir masalmış” diyoruz…
Neden mi?
Çünkü sen o masalın kahramanı olduğunda hedefin diğer masal kahramanları ile pembe sayfalar arasında gezinip dolaşmak yerine ne yaptın biliyor musun?
Masal kitabının patronu olmayı seçtin…
Masalın içine bile sevgi yerine, isteklerini ekledin…
Doymadın ve doymuyorsun!
Haydi, bir kez daha düşün; gözlerini kapat ve sessizliğin sesini dinle, o senin mutluluğa açılan kapındır.
Sağlıkla, sevgiyle kalın.
Esra Akgün