Uzayı, Uzay Bilimleri Daire Başkanı Prof.Dr. İbrahim Küçük'le konuştuk

UZAY BİLİMLERİ DAİRE BAŞKANI PROF

UZAY BİLİMLERİ DAİRE BAŞKANI

PROF. DR. İBRAHİM KÜÇÜK İLE SÖYLEŞİ

Yaklaşık iki hafta önce “Uzay Haftası’’ adlı köşe yazısını yazmıştım. O yazıda Prof. Dr. İbrahim KÜÇÜK hocamızın bir söylemini de eklemiştim. Mustafa Kemal Atatürk “Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar.’’ Demiştir. Konunun oldukça önemli olmasından ötürü biz sorularımızı bizzat Uzay Biliminin içinde olan Uzay Bilimleri Daire Başkanımız Prof. Dr. İbrahim Küçük hocamıza yönelttik.

SORU1: Sayın başkanım, öncelikle merhabalar. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

-ODTÜ Fizik Bölümü Lisans, Y. Lisans ve Doktora mezunuyum. Uzmanlık alanlarım yıldızların yapıyı ve evrimleri ile radyo astronomi konularıdır. Türkiye’de radyo teleskop kurulması konularında öncü çalışmalarım mevcuttur.

Erciyes Üniversitesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü ve UZAYBİMER Gözlemevi UYG-AR Merkezi kurucusuyum. Halen görevlendirme ile Türkiye Uzay Ajansı(TUA)’nda Uzay Bilimleri Daire Başkanı olarak görev yapmaktayım.

SORU2:Türkiye, uzay hamlesi için yeterli teknolojik altyapıya sahip midir?

-Ülkemizde uzay çalışmalarının koordinasyon görevi Türkiye Uzay Ajansı(TUA)’na verildi. TUA, ülkeyi mevcut kabiliyetlerinin üstüne çıkaracak, uzay ekonomisi alanında önemli hale getirecek bir program hazırladı. Mevcut bilimsel ve teknoloji çalışmaları yürütmekte olan kurum, kuruluşlar, özel sektör ile üniversitelerde yapılan çalışmalar uzun yıllardır devam ediyor. Tam olarak yeterli bir altyapıya sahip olduğumuz söylenemez. Ancak verilecek destekler ile doğru teşvik ve organizasyonlarla geliştirilebilir. O nedenle üretim çok önemli. Uzay çalışmalarının önemsenmesi ve yatırım yapılması da çok önemli…

SORU3: Uzay alanında gelişim gösteren devletler neden önce aya çıkmayı tercih etmişlerdir?

-İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan Soğuk Savaş Dönemi (aslında başlangıcı biraz daha geriye gider) ve onun sonucu olarak başlayan uzay yarışını hepimiz biliyoruz. Bu yarışın iki büyük rakibi ABD ve SSCB idi. Soğuk Savaş’ın tüm karmaşıklığı içerisinde bir diğer yarış ise uzun menzile sahip bir silah tasarlayabilmekti. İlk uzun menzili füzeyi hazırlayan SSCB akabinde uzaya ilk aracı göndermeyi de başardı (Sputnik, 1957). Bu da uzay yarışını resmen başlatmış oldu. Bu yarış sayesinde uzay bilim ve teknolojilerinde inanılmaz gelişmeler oldu. Uzaya ilk aracı ve ilk insanı SSCB göndererek yarışta ABD’yi hezimete uğratsa da 1969’da Ay’da yürüyen ABD uzay yarışında bir kez daha öne geçti. Soğuk savaş dönemi SSCB’nin dağılması ile son buldu. Ancak Soğuk Savaş Dönemi’ndeki gibi olmasa da daha fazla aktörle uzay yarışı durmaksızın devam ediyor. Bunun yanında Ay’a gitmek yine ön planda olan bir tecrübe geliştirme hedefi olarak görülebilir.

“NASA’NIN PAYLAŞTIĞI TÜM BİLGİLER GÜVENİLİRDİR DİYEBİLİRİZ.’’

SORU4: NASA’nın uzay hakkında dünyayla paylaştığı bilgiler ne kadar güvenilirdir?

-Uzay ajansları ve çalışmaları kapsamında belirli yeteneklere göre 6 kategori belirlenmiş durumdadır. NASA bu kategorilerin hepsinde söz sahibidir. Bunlarla ilgili altyapı, insan kaynağı ve bütçeye sahip bir kurum olarak bilimselliği kanıtlandığı sürece paylaşılan bilgiler güvenilirdir diyebiliriz.

“AY HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ TAKDİRDE UZAY ÇALIŞMALARI ALANINDA SINIF ATLAMIŞ OLACAĞIZ.’’

SORU5: Şayet Türkiye’nin ay hedefi planlandığı gibi giderse bir sonraki hedef ne olacaktır?

-Türkiye Uzay Ajansı, yürütmekte olduğu Milli Uzay Programı(MUP) dâhilinde yer alan 10 hedefi gerçekleştirmek üzere çalışmalarını sürdürüyor. Ay hedeflerini başardığımız takdirde uzay çalışmaları alanında sınıf atlamış, tecrübe ve tarihçe kazanmış olacağız. Bu da bizi üst sıralara çıkartacaktır. Diğer 9 hedef zaten eşgüdümlü olarak çalışılıyor.

SORU6: Son dönemde ABD merkezli olarak dünya dışı yaşam ve uzaylı varlığı hakkında itiraflar oldu. Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyoruz?

-Merak edilen soru şudur: Evrende yalnız mıyız? İçinde bulunduğumuz Galaksi, Samanyolu mevcut varsayımlarımız altında makul bir şekilde yaşamı barındırabilecek yaklaşık 100 milyar yıldız sistemine sahiptir.

Evrendeki yerimizi bilme arzusu, temel bir insan özlemidir ve insanlar bu soruyu binlerce yıldır düşünmektedir. Gerçekten de binlerce yıl öncesinde de yaşamı destekleyebilecek gezegenlerin olabileceği dillendirildi.

Bununla birlikte, teleskopları icat edene ve bilimsel yöntemi doğru bir şekilde anlayana kadar çok uzun bir süre sadece spekülasyondan öteye geçemedik. Şimdilerde bilim insanları yabancı yaşam anlayışında önemli teknolojik araçlar kullanıyorlar.

Ötegezegen Avcısı Keler Uydusu’nun görev süresinin bitmesiyle birlikte, yakındaki yıldızların etrafında dönen binlerce yabancı dünya daha bulması beklenen NASA’nın Transiting Exoplanet  Survey  Satellite (TESS)  ve bu komşu dünyalardan bazılarını karakterize etmeyi amaçlayan ESA’nın CHEOPS araştırması gibi diğer ötegezegen misyonları tarafından evrende yaşam arayışları sürdürülüyor.

SORU7: Geçen günlerde Mars’ta yapılan inceleme sonrası topraklarda uzaylılara ait izler bulundu. Bu husus hakkında neler söylemek istersiniz?

-NASA’nın Mars’a gönderdiği uzay aracı Perseverance ilginç keşif bilgileri geliyor. Gezegende milyarlarca yıl önce suyun akışını destekleyecek kadar kalın bir atmosfer olduğu düşünülerek Mars’tan Dünya’ya geri getirebilecek bazı örneklerin organik bileşiklere ve uzay yaşamına dair diğer kanıtları içermesini umut ediliyor.

Mars’ta yüzeye yakın yaklaşık üç milyar yıllık tortul kayalardaki ‘’sert’’ organik moleküller ve atmosferdeki metan seviyelerindeki mevsimsel değişiklikler izleniyor. Mars’taki organik madde, gezegen koşulları ve süreçleri hakkında kimyasal ipuçları barındırıyor. Mesela Mars’taki bir su gölünün, kimyasal yapı taşları ve enerji kaynakları da dahil olmak üzere yaşam için gerekli tüm malzemeleri barındırdığı düşüncesi oldukça yaygın.

SORU8: Sovyet Rusya uzay çalışmalarına öncülük ederken günümüzde ABD’nin gerisine düşmesinin nedenini nasıl açıklarsınız?

-Endüstriyel zayıflık, Rusya’yı kaçınılmaz olarak ABD’nin gerisinde kalma durumunu ortaya koyuyor. Bunun yanında uzay faaliyetlerine ayrılan bütçeler düşünüldüğünde Rusya’nın askeri alanındaki harcamalara çok fazla finansman ayırması da uzay alanına nispeten daha az yatırım yapabilmesi anlamını ortaya çıkarıyor.

“BÜTÜN ÜLKELER GÜVENLİK ADI ALTINDA UZAYIN HER KARIŞINDA SÖZ SAHİBİ OLMAK İSTİYORLAR.’’

SORU9: Uzaydaki uydu teknolojisinin olası bir dünya savaşına ne gibi etkileri olur?

-Uzayın askeri kullanımı konusu uzun zamandır konuşuluyor. Mesela, yeni kurulan ABD uzay gücü . Aslında her türlü zararlı müdahaleyi ve müdahaleye neden olan silahları yasaklayan bir antlaşma,’’Birleşmiş Milletler Dış Uzay Antlaşması’’ mevcut. Şunu da bilmeliyiz ki uzayın gelişen ticarileşmesi ve küresel ekonominin uzay tabanlı sistemlere bağımlılığı, uzayda açık çatışmayı çok maliyetli hale getiriyor. Ama yine de ülkeler güvenlik adı altında uzayın her karışında söz sahibi olmayı istiyorlar. Bunların yanında bir diğer önemli neden ise ekonomi ve doğal olarak kaynakların tükeniyor olması.

Röportaj için teşekkür ederim.

-Ben teşekkür ediyorum. Okuyucularımıza selamlar…