HAYATIMIZ HİÇ DE TOZPEMBE DEĞİL... TIPKI OTOPSİ RAPORU GİBİ

HAYATIMIZ HİÇ DE TOZPEMBE DEĞİL… TIPKI OTOPSİ RAPORU GİBİ… Bu satırları yazmak benim için çok zor oldu, çünkü bir haftadır Covit-19 virüsü ile başım belada… Sıkıca yakama yapıştı bir türlü de bırakmıy

HAYATIMIZ HİÇ DE TOZPEMBE DEĞİL…
TIPKI OTOPSİ RAPORU GİBİ…
Bu satırları yazmak benim için çok zor oldu, çünkü bir haftadır Covit-19 virüsü ile başım belada…
Sıkıca yakama yapıştı bir türlü de bırakmıyor…
“Bu nasıl bir hastalıkmış? Nereden geldi, neler yapıyor” inanın insan başına gelmeyince hiçbir şekilde anlamıyor.
Ben çok sağlıklı bir birey olduğumu düşünürdüm ama gel gör ki bu hastalık sağlıklı/sağlıksız hiç dinlemiyor bir kere virüs girdimi vücuduna vay haline…
Kaç gece sabaha kadar dua ettim, kaç gece gözyaşları içinde sabahladım bir ben bir de Allah bilir…
“Allah’ım tüm hastalara acil şifalar nasip etsin, bana da…” diye diye sabahlar oldu bugün bir haftamı tamamladım ama hala ağrılar nefes darlığı vs. geçmedi. Sanırım uzunca bir dönemde devam edecek.
İster inanın ister inanmayın, ölümle burun burana gelmek nasıl bir şeymiş ben bizzat yaşadım…
“Tekrarını yaşamak mı?” kesinlikle istemiyorum.
İnsan hasta olunca nedendir bilinmez hep kötüyü çağırır, hüzünde tutar elinden hemen gelir yanına.
Hep bir ölüm korkusu sarar etrafını, ne izlediğin filmden tat alırsın ne okuduğun kitaplardan. Hepsi boş, hepsi bir masal gibi bir kulağından girer öbür kulağından çıkar adeta.
Yine ağrılarla boğuştum bir gece zar zor yatağımdan kalktığımda çok garip bir kitap elime geldi.
“Otopsi Raporu!”


Daha önce okumuştum, değişik ama özel bir şiir kitabı şunu da eklemeden edemeyeceğim içinde kelebeklerin uçmadığı, “Pollyanna” tarzı karakterlerin hiç olmadığı bir şiir kitabı.
Aldım elime uzandım yatağıma başladım okumaya;
“Yamalanmış pantolonunda
Annesinin ilmik ilmik
Süzülen çaresizliği

Gizleyemediği
Küçük ellerinde
Sanayinin gres yağı lekesi

Revirdeki anons
Flaş gibi patlıyor
Kulaklarında

Pantolonu yamalı olanlar
Ruhlarına dikiş attırmazlar”

Volkan Tepe
Otopsi Raporu…
Alıntı.

Nasıl ama sizce de çok farklı ama gerçeği insanın gözüne sokan satırlar değil mi?
Bu satırlara benzer bir sürü şiir…
Hep dediğim bir şey vardır “Şiir yazmak zor iş!” kesinlikle öyle.
Şaire doğaüstü verilen bir güç bence.
Sekiz, bilemedin dokuz kelime ile bir dörtlük oluştur ve buna kişinin tüm hayatını sığdır…
İşte o yüzdendir ki herkes şair olup da şiir yazamaz!
Edebi türlerin en eskisi olan şiir, insanlık tarihi boyunca duygu düşünce ve hayalini kurduğumuz her şeyin yazıya döküldüğü sanattır. Şiir özel bir anlatım diline sahiptir.
Her yazara göre farklılıkta gösterebilir.
Volkan Bey, şiirlerinde üç, beş kelime ile hayatın görünmez yanlarını anlatmış.
Şiirlerde genellikle alışık olduğumuz bir tarzın dışında.
Bunu biraz daha açalım; biz şiir okurken şairlerin hayata hep olumlu yönü ile bakmasına alışmıştık. Birçoğunun da aşk, aşk, aşk, hep aşk demelerine…
Umut vaat edip umut beslememizi sağlamalarına alışmıştık.
…ama Volkan Tepe, hayatın her zaman da tozpembe olmadığını bize satırlarında göstermiş. Bir yerlerde hep acının var olduğunu, hüznün yaşadığını, gözyaşlarının kurumadığını, umudun ise tükendiği hatta var olmadığını göstermiş.
İşte bizim hep görüp de görmezden geldiğimiz o dibe vuruş hallerini kelimeleri ile “Otopsi Raporu” şiir kitabında öyle derin, öyle içten anlatmış ki her bir satırı okuduktan sonra şöyle bir arkanıza yaslanıp da düşünmeden yapamıyorsunuz.
Aşkı da anlatmış yazarımız ama bakın ne demiş;
“Rıhtımda görünen aşklara inat
Hiçbir limana demir atmadım
Hala sonu olmayan yollarda
Derin uçurumlardayım”

Volkan Tepe, şiirleriniz ile tanışmak, kaleminizi tanımak benim için büyük keyifti.
Hele ki hasta olduğum anda bu satırları tekrar okumak, hatta hissederek okumak bana ayrı bir keyif verdi.
Evet, hayat hiçbir zaman sadece tozpembe olmadı, acısı da oldu, karanlık yüzü de oldu, anlatılamayan gerçekleri de oldu…
Çocukluğa hapsettiğimiz kötü anıları da oldu.
Bunları birilerinin gizli kalmış kutulardan çıkarması gerekiyordu siz satırlarınız ile bize hayatın acı yüzünü gösterdiniz.
Emeğinize yüreğinize sağlık…
Esra Akgün